A-MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASININ İMZALANMASINI ZORUNLU KILAN SEBEBLER

Osmanlı Ordusu ard arda aldığı yenilgiler ve ağır kayıplar sonucunda savaş gücünü kaybetmiş idi. Irak ve Suriye’deki İngiliz birlikleri Kerkük’ü ele geçirmişler ve Suriye’de de Osmanlı ordusuyla savaş halinde idiler. Osmanlı Ordusu Haleb’e kadar gerilemişti fakat burada da tutunabileceği şüpheli idi. Osmanlı Devletini daha da çok kaygılandıran hal; Trakya’nın durumu idi. Çünkü İtilaf kuvvetleri Yunanistan’dan İstanbul’a harekete geçmişler ve Türklerle Almanlar arasındaki kara yolunu kesmişlerdi. Bunun yanında Bulgarların İtilaf Devletlerine mütareke teklifleri durumu büsbütün kötüleştirmişti. Osmanlı Devletinin müttefiki olan Almanya ve Avusturya- Macaristan’ın mütareke girişimleri de Osmanlı Devletinin savaşa devamını imkansız hale getiren sebeplerdendir.

30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasında manevi bakımdan da olsa 8 Ocak 1918 Tarihli Wilson Beyannamesinin 12. Maddesinin de tesiri olmuştur. Bu maddede; Osmanlı İmparatorluğunun Türklerle meskun kısımlarına itirazsız bir hakimiyet temin edileceği ifade edilmişti. Aynı günlerde 5 Ocak 1918 de Loyd George’nin Avam Kamerasında yapmış olduğu konuşma içersinde gecen cümle de Osmanlı Devleti’ni manevi açıdan mütareke için ümitlendirmişti. “Biz Türkleri ne payitahtlarından ne de ekseriyetle meskûn bulundukları namlı Anadolu ve Rumeli topraklarından mahrum bırakmak için harp etmiyoruz”. Bu iki açıklama da birbirine doğrular ve destekler mahiyette olsa bile olayların gelişimi işin iç yüzünün öyle olmadığını göstermiştir.

Bu gelişmeler sürerken Osmanlı Devleti kendi içinde de birtakım karışıklıklar maruz kalmıştı. V. Sultan Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine tahta geçen Mehmet Vahidüttin kendinden öncekine asla benzemiyordu. O, V. Mehmet Reşat’ın aksine zeki ve anlayışlı idi. Talat Paşa’nın kabineden çekilmesi, Tevfik Paşa’nın hükümet kurma çabaları ve bu konuda başarı sağlayamaması ve sonunda İzzet Paşa’nın hükümeti kurmakla görevlendirilip bunu uzun uğraşlardan sonra başarabilmesi Osmanlı Devletine mütarekenin imzalanması hususunda bir hayli zaman kaybettirmiştir. Hükümetin uzun zamanda kurulamamasından anlaşılacağı gibi bir çok devlet adamı Osmanlı Devleti’nin bu kritik anında kabineye gitmek istememişlerdir.

Yukarıda saydığımız sebepler yüzünden Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri ile bir mütareke imzalamak mecburiyetinde idi. Bu suretle barış yapmak için İngilizler baş vurulmuştur. Bu olaya da İzmir Valisi Rahmi Bey’in rolü büyüktür. İngiliz dostu plan bu vali İzmir de ki İngiliz esirlerine karşı yaptığı iyi muamele sonucu teşekkür mektubu bile almıştı. Fakat 5 Ekim 1918 tarihindeki mütareke müracaatı İngiliz elçisi tarafından reddedildi. Sebep olarak ta Osmanlı Devleti’nın barış istemek için çok geç kaldığı gösterilmiştir. Zaten Osmanlı Devletinde meydana gelen kabine değişikliğinin de temel nedeni budur. Büyük devletlerin katında savaşa neden olan kabinenin barışa el atmasının olumlu sonuç vermeyeceği düşüncesi İsviçre elçisi tarafından Osmanlı Devleti ne hatırlatılmıştır.

Bu sıkıntılı durumda Küt’ül Amare’de esir düşmüş bir İngiliz generali olan Towwnsheend gördüğü iyi mıameleye karşılık vermek istemiş ve sadrazam İzzet Paşa’ya İngiliz Hükümetiyle görüşerek Osmanlı Devleti ile bir mütakere yapması için iknaya çalışacağını belirtmişti. Sonun da İngiliz hükümeti Amiral Calthorpe’a mütareke yapılması için 20 Ekim 1918 de yetki vermiştir. Amiral Calthorpe mütareke için delegelerin gönderilmesini istediği bir telgrafı sadrazam İzzet Paşa’ya göndermiştir.

Osmanlı Devleti bu gelişmeler e sevine dursun daha 7 Ekim 1918 tarihinde İngiliz, Fransız ve İtalyan başkanları Osmanlılara imzalatılacak mütarekenin şartlarını belirlenişlerdi.

Mütareke müzakereleri için gönderilecek delegenin seçimi de, Osmanlı hükümetini birçok sıkıntıya sokmuştur. Sultan Vahidüttin, Damat Ferit Paşa’nın delege olarak gönderilmesini istemişti. İzzet paşa Damat Ferit’in böyle önemli bir işi başaramayacağını söylediyse de padişaha dinletemedi. Fakat Bakanlar kurulu üyeleri böyle yarı mecnun bir şahsın yollanmasının caiz olmayacağına karar vererek, icap ederse istifa dahi ederiz diye diretince padişah Damat Ferit ten vaz geçmek zorunda kalmış ve delegeliğe Bahriye bakanı Rauf Bey, Dış İşleri Müsteşarı Reşat Hikmet Bey ve Kurmay Yarbay Sadullah Bey tayin olunmuştur. Heyetin sekreterliğine de dış işleri bakanlığından Ali ( Türkgeldi) Bey atanmıştır.

Delegelere İstanbuldan hareket ermeden önce birtakım direktifler verilmiştir.

    1. Yunan savaş gemileri dışında, boğazlar tüccar ve savaş gemilerine açık bulundurulacak, savaş gemileri Marmara da iki günden fazla kalmayacak ve boğaz istihkâmları Osmanlı kuvvetleri elinde bulunacaktı. Fakat bu son teklif kabul edilmezse o zaman, barış yapıldıktan sonra çekilmek şartıyla “kontrolör olarak belli bir sayıda” İngiliz subayının boğazlarda bulunmasına izin verileçekti.
    2. Güvenliği sağlayacak kuvvetler dışında, öteki Türk kuvvetlerinin terhisi kabul olunacaktı.
    3. Mütarekenin imzalandığı gün cephelerde saldırı duracaktı.
    4. Osmanlı Devleti’nin idaresine karışılmayacak ve Türk topraklarında herhangi bir noktaya asker çıkarılmayacaktı.
    5. İtilaf devletlerinde Türkiye ye para yardımı sağlanmaya çalışılacaktı.

Delegeler 26 Ekim 1918 akşamı Midili Adasının Mondros Limanına vardılar. 27 Ekim de daha önce hazırlanmış Fakat Osmanlı Devleti’nin haberdar olmadığı şarlar delegelere okunarak müzakerelere başlandı. Bu çok ağır şartlar taşıyan mütareke projesinde değişikliğe izin verilmeyeceğini, fakat üzerinde ufak tefek düzeltmelerin yapılabileceğini anlaşıldı. Delegeler ya bu metni imzalayacaklar ya da mütareke sonuçlanmadan geri döneceklerdi. Bu durumda delegeler mütareke şartlarının çok ağır olduğunu ve durumu belirten bir telgrafı İstanbul’a çektiler ve sonucunu beklemeye başladılar. 29 Ekim günü gelen talimatta şunlar yer alıyordu.

“ İstihkâmların işgalinde İtalya ve özellikle Yunan askerlerinin bulundurulmaması, bu işgaller yapılırken İngiliz ve Fransızlarla birlikte Türk birliklerinin de bulunması, İstanbul’un mütarekenin 7. Maddesi dışında bırakılması, Yunan gemilerinin Türk limanlarından faydalandırılmaması, Toros Tünelllerinin işkal edilmemesi gibi gibi hususlar yer almakta idi.”

Fakat bunların hiçbiri kabul edilmedi. Sonunda 30 Ekim 1918 tarihin de Osmanlı delegeleri bu ağır şartları taşıyan mütarekeyi imzalamak zorun da kaldılar.

B- MONDROS MÜTAREKESİNİN İÇERİĞİ

1.Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın açılması ve Karadeniz'e serbestçe geçiş, Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın İtilaf Devletleri tarafından işgali

2.Türk sularındaki tüm torpil tarlaları ile torpido ve kovan yerleri, diğer engellerin yerleri gösterilecek ve bunları taramak veya kaldırmak için istenildiğinde yardım edilecektir.

3.Karadeniz'de bulunan torpil yerleri hakkındaki bilgiler verilecektir.

4.İtilaf Devletleri'nin savaş esirleri ile Ermeni esirleri, tutukluları İstanbul'da toplanacak ve kayıtsız koşulsuz İtilaf Devletleri'ne teslim edilecektir.

5.Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülecek askeri kuvvetten başkası hemen terhis edilecek. (İşbu askeri kuvvetin sayısı durumu İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti ile görüşüldükten sonra kararlaştırılacaktır.)

6.Osmanlı kara sularında güvenlik ve buna benzer konular için kullanılacak küçük gemiler dışında, Osmanlı sularında veya Osmanlı Devleti tarafından işgal edilen sularda bulunan bütün savaş gemileri teslim olunup Osmanlı liman veya limanlarında tutuklu bulundurulacaktır.

7.İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edici bir durum olduğunda herhangi bir strateji noktasını işgal hakkına sahip olacaklardır.

8.Bugün Osmanlı Devleti işgali altında bulunan bütün liman ve demiryollarından İtilaf Devletleri gemilerinin yararlanması ve İtilaf Devletleriyle savaş halinde bulunanlara karşı kapalı bulundurulması. Osmanlı Devleti gemileri de ticaret ve ordunun terhisi konusunda buna benzer koşullarda yararlanacaklardır.

9.İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti'ne ait tersane ve limanlardaki bütün gemi onarım ve araçlarını kullanacaklardır.

10.Toros Tünelleri'nin İtilaf devletleri tarafından işgali

11.İran'ın kuzeybatı bölgesindeki Osmanlı Devleti kuvvetlerinin derhal savaştan önceki sınır gerisine çekilmesi konusunda önceden verilen emir uygulanacaktır. Kafkasya ötesinde önceleri Osmanlı kuvvetleri tarafından bir bölümü boşaltılan yerlerin geri kalan bölümü de İtilaf Devletleri tarafından yerinde incelenerek, istenirse boşaltılacaktır.

12.Hükümet haberleşmeleri dışındaki telsiz ve kablolar İtilaf Devletleri memurları tarafından denetlenecektir.

13.Denizciliğe, askerliğe ve ticarete ait maddelerin ve malzemelerin tahrip edilmesi önlenecektir.

14.Osmanlı Devleti'nin gereksinimi karşılandıktan sonra geri kalan kömür, akaryakıt ve deniz gereçleri satın alınacak, bunların hiçbiri dış ülkelere satılmayacaktır.

15.Tüm demiryolları İtilaf Devletleri subaylarının denetimine verilecektir. Bu demiryolları arasında halen Osmanlı Devleti'nin denetiminde bulunan Kafkas Demiryolları dahildir. İşbu Kafkas hatları serbest ve tam olarak İtilaf Devletleri memurlarının idaresi altına verilecektir. Halkın gereksiniminin karşılanması göz önünde tutulacaktır. Bu maddeye Batum'un işgali dahildir. Osmanlı Devleti Batum'un işgaline karşı koymayacaktır.

16.Hicaz, Yemen, Asir, Suriye ve Irak’ta bulunan Muhafız Kıtaları, en yakın İtilaf Devleti komutanına teslim olunacaktır. Kilikya'da bulunan kuvvetlerin düzeni koruması için gerekli sayıdan çoğu 5. maddedeki koşullara uyularak, kararlaştırılacak şekilde geri çekilecektir.

17.Trablus ve Bingazi'de bulunan Osmanlı Devleti Subayları en yakın İtalyan kuvvetlerine teslim olacaklardır. Osmanlı Devleti, teslim emrine uymadıkları taktirde, bunlarla haberleşmeyi ve yardımı kesmeyi kabul eder.

18.Mısratada dahil olmak üzere Trablus ve Bingazi'de işgal edilen limanların en yakın İtilaf muhafız kıtalarına teslimi gerekmektedir.

19.Alman, Avusturya deniz, kara ve sivil memurların ve uyruklarının bir ay içinde ve uzak yerlerde bulunanların bir aydan sonraki en kısa zamanda Osmanlı Devleti'ni terk etmeleri

20.Beşinci madde gereğince terhis edilecek Osmanlı Devleti kuvvetlerine ait donanım, silahlar ve cephane taşıma araçlarının kullanılmasına ait verilecek emirlere uyulacaktır.

21.İtilaf Devletleri'nin çıkarlarını korumak için İaşe Nezaretinde İtilaf temsilcisi bulundurulacak ve kendilerine bu yolda gerekli görülen bütün bilgiler verilecektir.

22.Osmanlı savaş esirleri İtilaf Devletleri'nce tutulacaktır. Sivil savaş esirleri ile askerlik yaşları dışında olanların bırakılması göz önünde bulundurulacaktır.


23.Osmanlı Devleti İttifak Devletleri ile tüm ilişkisini kesecektir.

24.Vilayet-i Sitte'de (altı ilde: Erzurum,Van, Harput (Elazığ), Diyarbakır, Sivas, Bitlis) karışıklık çıktığında bu illerin herhangi bir bölümünün ele geçirilmesi hakkını İtilaf Devletleri saklı tutar

25.İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında çatışma 1918 yılı Ekiminin otuz birinci günü yerel saatle öğle zamanı kesilecektir.

 

C- MONDROS MÜTAREKESİNE KARŞI DOĞAN TEPKİLER

Yukarıdaki metin iyi bir tahlil süzgecinden geçirildiğinde görülecektir ki bu metin bir müzakereden ziyade “tam bir teslim oluş” vesikası niteliği taşımaktadır. Hata bununla da kalmayıp düşmanın memleketi istilasına yardım etmeyi de vaad etmiştir.

Buna karşılık mütarekeyi imzalayanlardan Rauf Bey 2 Kasım 1918 tarihin de Yenigün Gazetesi’ne verdiği beyanatta şöyle demiştir. “Mütarekeye imzaya giderken bugünkü gibi sevinçli döneceğimi tahmin etmiyordum. Müzakereler sırasında İngilizler çok açık kalpli ve samimi hareket ettiler. Bu mütareke ile devletimizin istiklali, saltanatımızın hukuku tamamiyle kurtarılmıştır. Bu mütareke yenen ile yenilen arsında yapılan bir mütareke değil savaş halinden çıkmak isteyen denk iki kuvvetin aralarındaki düşmanlığı durdurmaları hali gibi bir şeydir.”

Rauf Bey’in bu hareketi mütareke maddeleri üzerin de biraz yumuşama sağladığından olabileceği gibi memlekete döndüğünde kendisine gelen teşekkür yazılarından da olabilme ihtimali vardır. Nitekim sadrazam İzzet Paşa, Rauf Bey’e teşekkür yazısı göndermekle kalmamış Amiral Calthorpe’ a da bir telgraf göndererek Türk delegelerine gösterdiği yakın ilgiye teşekkür edip bu dostça münasebetlerin bozulmamasını dilemiştir.

Mütarekenin Osmanlı Devleti’nin hükümranlık haklarına dokunmayacağını düşünen devlet adamları da müzakerelerdeki başarısından dolayı Rauf Bey’i tebrik etmişlerdir. Sadrazam İzzet Paşa mütarekenin diğer devletlerin mütarekelerine göre yeğ tutulabileceği her fırsatta hatırlatmıştır. Mütareke Mebusan ve Ayan meclislerinde okunarak imzaya sunulmuş ve padişah Vahidüddin de uygun görmüştür. Bütün bu olumlu tepkilerin nedeni; Osmanlı Devlet adamlarının, sadrazamın ve padişahın Amerika Cumhur Başkanı Wilson’un yayınladığı ilkelere çok güveniyor olmalarıdır. Hatta Wilson ilkelerine güvenerek Doğu Trakya’nın Türkler verileceği ve Batı Trakya’da da birtakım haklar tanınacağını düşünenler bile vardır. Fakat bu ilkelere güvenmek Osmanlı Devletinin en büyük gafleti olmuştur. Çünkü; Amerika Cumhur Başkanı Wilson, İtilaf Devletlerine I. Dünya Savaşının amacı ve barış şartlarının neler olacağını sorduğunda aldığı cevap şöyle olmuştur: “ Türklerin idaresi altında olan milletler kurtarılacak ve batı medeniyetine uzak ve yabancı olan Osmanlı Devleti de Avrupa’dan atılacaktır.” Şu halde Amerika İtilaf Devletlerinin Osmanlı hakkındaki fikirlerini bile bile ve bunu kabul ederek savaşa katılmıştır.

Bazılarına göre mütareke sadece cephelerdeki çatışmayı durduran askeri bir sözleşmeydi. Yıldırım Orduları kumandanı M. Kemal Paşa’ya göre ise Osmanlı Devleti bu mütareke ile kendisini kayıtsız şartsız düşmanlara teslim etmeye razı olmuştu.

 

D- MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASININ UYGULANIŞI VE İŞGALLER

İngilizler mütarekenin imzalanmasından hemen sonra 1 Kasım 1918 de Musul’un ve sonra da İskenderun’un teslimini istediler. Musul petrolleri yüzünden İngilizler açısından cazip bir mevki idi ve 8 Kasım 1918 de İngiliz kuvvetleri Musul’a girmiştir. Hemen ardından da 9 Kasım da İskenderun’u işgal etmişlerdir. İzzet Paşa hükümeti herhangi bir mukavemete izin vermemişlerdir. İngiliz işgalleri buralarda da kalmamış , güneyde Maraş, Birecik ve Urfa bölgelerine kadar sürmüş, Konya istasyonu dahil bu bölgedeki bir takım istasyonlar İngilizler tarafından işgal edilmiştir.

Kars, Ardahan ve Batum’da da durum pek farklı değildi. İngiliz hükümeti, Osmanlı Devleti’nden bu üç vilayetin hemen boşaltılmasını istemiştir. Fakat bu bölgede 300 bin Türk’e karşı 30 bin azınlık bulunmaktaydı. Nitekim 24 Aralıkta İngiliz Tümeni Batum’a çıkmıştır. 31 Aralık 1919 da bu üç vilayet tamamen boşaltılmıştır. Bu sırada İngilizler karşı çıkan ve hiç olmazsa ordunun kışı burada geçirmesini isteyen –ki bu durumun başlıca sebebi kış şartlarında bu bölgede asker ve eşya sevkıyatının zor olmasıdır-. Yakup Şevki Paşa da Malatya ya sürgün edilmiştir. İşgal edilen yerler Ermeni Heyetine teslim edilmiştir. Türk Ordusu için ayrılan binlerce ton erzaka el konulmuştur.

Boğazlar da ise 6 Kasım da bir İngiliz Heyeti gelerek teslim işlemine başladı. 13 Kasım 1918 de; 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan Savaş Gemisi, Dolmabahçe önüne demirledi.

Gelenlerin yanlarına bir Türk Heyeti giderek “Hoş Geldiniz” dedi. Bu durum kadar üzücü olan ise Yunan gemilerinin de İtilaf Devletlerinin gemilerinin arasında olmasıydı. Mondros Limanında mütareke imzalanırken Amiral Calthorpe Türk heyetine, şifai olarak Yunan işgaline izin verilmeyeceği sözünü vermişti. Fakat bu sözü İngiliz hükümeti tarafından tutulmadı.

 

E- GENEL DEĞERLENDİRME

 

Bu ateşkes antlaşmasının hükümleri gereğince Osmanlı Devleti fiilen tarihe karışıyordu. Çünkü, bu bir ateşkes değil kayıtsız koşulsuz bir teslim belgesi idi. Yaklaşık sekiz yıl savaştan sonra, bir zamanların muhteşem Osmanlı Devleti perişan bir şekilde yenilmiş, orduları dağılmış, morali çökmüş, savaşlarda büyük insan kayıplarına uğramış, kaynakları tükenmiş, galiplerin kendisi hakkında vereceği karara razı ve kadere boyun eğmiş bir görünümdeydi. Ordu dağılıyor, silah, cephane ve ulaşım yolları ile tüm haberleşme araçları ve liman, tersaneler İtilaf Devletleri'nin denetimine bırakılıyordu. İtilaf Devletleri'ne, 7. maddeye dayanarak, ülkenin herhangi bir yerini işgal hakkı tanınıyor, Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulması için olanak hazırlanıyor ve İtilaf Devletleri'ne işgallerine yardımcı olunacağı belirtiliyordu.

İtilaf Devletleri, özellikle İngiltere, savaştan yenik çıkmış olan Almanya, Avusturya ve Bulgaristan'a Osmanlı Devleti'ne uyguladıkları paylaşma politikasını izlemiyorlardı. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan'ın topraklarına ateşkes imzaladıkları tarihte İtilaf devletleri askerlerince girilmişti. Oysa Osmanlı Devleti ateşkes imzaladığı tarihte ülkesine düşman askeri girmemişti. İngiltere, Mondros'un imzalanmasından sonra Türk Ulusu'na doğu ulusu gözüyle bakıyor, Türk Ulusu'nu padişahın buyruğu altında bir sürü olarak görüyor ve padişah elde edilince tüm ulusun da avuç içinde olacağını düşünüyordu. Lloyd George'nin planı, Yunanistan'ı yeter derecede güçlendirmek ve Güney Kafkasya'da Rusya ile Osmanlı Devleti arasında kalmış olan hükümetlere yardım edip, Osmanlı Devleti'ni doğudan ve batıdan istila ve baskı altına almaktı. Avrupa’nın hasta adamı ölmüş ve mirasını paylaşmak birinci derecede İngiltere'nin sonra Fransa ve diğerlerinin eline kalmıştı. Rusya savaştan çekilmiş olduğu için Doğu Sorunu nu İngiltere ve Fransa'nın diledikleri gibi çözebileceklerdi. Avrupa'yı pasta dilimleri gibi, ulusal sınırlara bakmaksızın bölen, II. Dünya Savaşı'nın tohumlarını daha o zaman eken İtilaf Devletleri tüm Orta Doğu'yu, yani Osmanlı Devleti'nin topraklarını yağma edebilecek şekilde ele geçirmişlerdi. 1878'den beri Osmanlı Devleti ile ilgili politikasını değiştirmiş bulunan İngiltere, Osmanlı Devleti'nin artık yaşayamayacağına karar vermişti. Yüzyıllardır güneye inmek isteyen Rusya'nın Balkanlar üzerinden Boğazlara ve Kafkasya üzerinden ise İskenderun ve Basra Körfezleri'ne ilerleyişinin ve buraları ele geçirmesinin Osmanlı Devleti tarafından durdurulama cağını gören İngiltere, 1. Dünya Savaşı sonunda, kendi politikasını uygulama olanağı bulduğundan Kafkasya'daki Rus ilerleyişini durdurmak için Ermenistan ve Balkanlar'da ilerleyen Rus tehlikesine karşı da Ege Denizi'ne egemen, Batı Anadolu'yu hatta Kıbrıs'ı da içine alan güçlü bir Yunanistan yaratmak ve İngiltere'nin desteğinde bu devletleri Rusya'ya karşı tampon olarak kullanmak, bu sayede İngiltere'nin sömürge yollarının güvenliğini sağlamak istiyordu. İşte Mondros Ateşkes Antlaşması İngiltere'nin bu politikasının ürünü olarak İngiltere temsilcisi Amiral Calthrope'nun dikte ettirdiği şekilde kabul edilmişti.